10 Haziran 2016 Cuma

HAREM'DE İLK SABAH NAMAZI


Tavaf:
         Hacca Türkiye’den giden hacılar genellikle temettü haccına niyet ederler. Temettü haccında Mekke’ye girer girmez umre yapılır. İhramdan çıkılır. Arafat’ta vakfe gününe kadar nafile ibadetle meşgul olunup Arafat için yeniden ihrama girilir.
Biz de böyle yapacağız. Mikat yerinin üstünden uçakla geçmiş olacağımız için hava alanında ihrama girmiştik.
Şimdi umre tavafına niyet ediyoruz. Her şaftın başında ellerimiz kaldırarak “Bismilahi Allahu ekber” diyerek, yüzümüzü de o yöne dönerek Hacerü’l-Esved’i selamlıyoruz ve dönmeye başlıyoruz. Hocamız her şaft için yazılmış duaları sesli sesli okuyor ve biz de tekrar ediyoruz.
Tavafa gurupla girdik. Grubumuzda yaşı teyzeler, hamile bir kadın ve çocuklar var. Bu yüzden oldukça dıştan dönüyoruz. Daha sonraki tavaflarımızı kendi başımıza ve mümkün olduğu kadar Kâbe’ye yakın bir yerden yapacağız.
Tavaf etmek çok çok muhteşem bir şey… Anlatılması zor… İnsan Beytullah’ın etrafında dönerken kendini galaksideki yıldızlarla, güneşin etrafında dönen gezenlerden atom çekirdeğinin etrafında dönen nötronlara kadar bütün kâinatla, arş-ı alanın etrafında dönen bütün varlıkla bütünleşmiş hissediyor.
            Kuşlar da tavaf ediyor:
Sürekli Kâbe’ye gelip tavaf yapan kuşlar var. Kâbe’nin üstüne gelmiyor, çevresinde dönüp duruyorlar. Buna babam dikkat çekti. Bir müddet seyre daldık onları. Buradan da anlıyorum ki, Kâbe sadece gördüğümüz kübik yapı değil, arşa kadar yükselen bizim göremediğimiz, manevi bir yapıdır.
Bu kuşlarla, meleklerle, bütün kâinat ve varlıkla beraber gözyaşlarıyla huşu içinde bir kez daha tavaf ediyoruz.
Tavaf bitince ki rekât şükür namazı kıldık ve sünnet olduğu için mi yoksa yandığımız için mi bilmem hemen zemzem suyuna koştuk. Artık kesinlikle, biz eski biz değildik. Çok lezzetler tattık, çok hikmetler öğrendik ilmi ilahiden… Çok perdeler aralandı o gün…
 Say
Tavaf bitince saye başladık. Say Hz. Hacer validemiz gibi, Safa ile Merve arasında koşuşturmak, onun hisleriyle dolmak. Onun susuzluğunu dudaklarımızda hissetmek, onun çaresiz anında Rabbine tevekkülünü öğrenmek.
            Özellikle erkekler orada bir annenin duygularını anlıyorlar. Bundan sonra hepsi hanımları ve anneleri ile empati kurabilecekler. Onların yavruları için yaşadıkları duyguları anlayabilecekler. Erkeklere say esnasında koşuşturmak emredilirken kadınlara emredilmez. Çünkü onlar zaten anne. Say yapıp da karısına ve çocuklarına daha merhametli davranmayan bir erkek yoktur herhalde.
Tavaf Kâbe’de içeriden yapılırsa zor olmuyor. Yaklaşık 40 dk. Çok kalabalıkta bir saat sürüyor ama say oldukça uzun. Safa ile Merve arası 500 metre ve say de yedi şavt olduğu için, 3,5 km. ediyor. Tabii bu mesafe tavafın peşinden yüründüğü için oldukça zor. Bu yüzden hacılara tavsiyem, gitmeden önce yürüme egzersizleri yapmaları.     
İhramdan çıkıyoruz:
Say de bitince, çok önemli bir safhaya geldik. Allah yolunda başımızı verebileceğimizi göstermek anlamında saçlarımızı kısalttık ve böylece ihramdan çıkmış olduk. Hz. İbrahim ve Hacer validemizin oğullarını, o kutlu oğul İsmail’in de gözünü kırpmadan Allah yolunda başını bıçağa uzattığını yâd ettik.
         Mesa’daki zemzem musluklarından abdest alıp Rabbim, bu mübarek beldelerde bulunmayı nasip etiği için, umre nasip ettiği için, Resulullah (s.a.v.) Efendimizin başının değdiği yerlere başımızı koyup secde ettiğimiz için şükür namazı kıldık. Sonra da Hac vaifemizi sağlıkla yapabilelim diye dua ettik.
            Harem’de ilk sabah namazı:
       Umre vazifemiz böylece tamamlandı. Bu arada ezan okunmaya başladı. Namazı Kâbe’de kılmaya karar verdik. Orada ezan okunur okunmaz hemen insanlar oturuverdikleri için boş bulduğunuz her yere oturmanız mümkün. Namaz sırasında tavaftakiler ve saydekiler ara verip oldukları yere namaza durup, namazı kıldıktan sonra devam ediyorlar.
       Okunan ezan meğer imsak vaktini haber veriyormuş. Oturup, sabah namazını beklemeye koyulduk. Ancak bir gece yolculuktan dolayı ve bir gece de umre yaptığımız için, aşırı yorgundu vücutlarımız ve sonunda uykuya yenik düştü.  Allah affetsin bekleme uykuyla geçti. İkinci bir ezandan sonra sabah namazını eda ettik. Namaz da neredeyse ayakta uyku halinde geçti.  
Ben hayatımda böyle namaz kılmadım. Rabbimle buluşma noktasında ona kulluğumu arz ettim. İnanılmaz bir huşu, inanılmaz bir duygu bu. Her namaz böyle oluyor burada; ama evlerimizde… Haremin içindeki namaz bir başka, dışındaki namaz bir başka… Yetişemeyince yolda kılıyoruz.
Secde anı, o an bir bambaşka… Kâbe’yi gördüğüm an gibi… Allah’ın kutsal topraklarına başımı koyuyorum. Efendimiz (s.a.v.)’in gezip yürüdüğü topraklara başımı koyuyorum.  Onun ayağının altını öpmekteki, o temastaki hissiyatı bu başımı koyuşta yaşıyorum. Meğer ben bu yaşıma kadar hiç namaz kılmamışım diyorum kendi kendime.

            Allah’ım sana hamd ü senalar olsun. Sonra dua ediyorum. Allah’ım ne olur, evelerimize dönünce de burada kıldığımız gibi namaz nasip eyle.


                İnsan her zaman yeryüzünde yolculuk etmez. Kimi zaman seyran eder göklerde İsa gibi, kimi zaman cevlan eder tur dağında Musa gibi, kimi zaman kuyuda Yusuf misali, kimi zaman arş-ı alada Hz. Muhammed (s.a.v.) gibi... Kimi zaman namazında bir mümin kul gibi, kimi zaman Hac meydanında bağrı yanıklar gibi içine doğru yolculuk eder kul.

Hiç yorum yok:

BEKLEYİŞ

Bekleyiş, bekleyiş, bekleyiş… Kutlu beldelere gitmek için önce kendi içimizde başlar bekleyiş. İmkânların hazır olmasından ziyade manevi bir...