27 Haziran 2016 Pazartesi

RAMAZANDA UMRE


Umre ömür demektir. Umrede ömrümüzü gözden geçireceğiz. İyilik ve kötülüklerimizin hesabını yapacağız. Hayatın anlamını, yaşamın hikmetini anlayacağız. Mübarek Ramazan günü umre yapmak ayrı bir sevinç kaynağı benim için.
Çocuklarımla beraber olmak başka bir mutluluk… Hacda ettiğim ve elhamdülillah kabul gören birkaç duamdan birisiydi yavrularımla beraber tekrar gelmek.
Şimdi kardeş, akraba, eş-dost, ahbap, arkadaşların selamlarını dualarını da yanımıza alarak çıktık yola. Yükümüz manada ağır… Orucu Harem topraklarında tutmak heyecanı içindeyiz.
Beş gün Medine’de kalacağız. Beş gün de Mekke’de. Hacda Medine’de sadece bir gün kalmıştık. “Yeterince hasbihal edemedim Efendimiz (s.a.v.) ve ashabı ile” diye üzülmüştüm. Bu defa önce Efendimiz (s.a.v.)’in kapısındayız çok şükür.
Medine’de Ramazan çok zevkli geçiyor. En zevkli yanı da dünyanın her yerinden gelmiş Mümin kardeşlerimizle Mescid-i Nebevi’nin kâh içinde kâh avlusunda yan yana iftar yapmak…
Yine dışarının kavurucu sıcağından Mescid-i Nebevi’nin cennet gibi serinliğine kaçmak… Doya doya Kur’an okumak, namaz kılmak, vakti gelince Ravza-i Mutahhara’yı ziyaret etmek, Resul-i Kibriya Efendimiz (s.a.v.) ile yanı başındaki Hz. Ebubekir ve Hz. Ömer Efendilerimizle, Fatıma validemizle manen rabıta kurmak…
Elbette Efendimiz (s.a.v.)’in “Ravza-i Mutahhara-Cennet Bahçesi” diye tabir ettiği, minberi ile kabri arasındaki mekânda namaz kılabilmek…
Öyle zor ki burada namaz kılmak… Hanımlara her zaman izin vermedikleri için çok insan birikiyor her şeyden evvel. Önce her ülkenin kadınlarını ayrı grup yapıyorlar ve her birinin ayrı kapısı var. İçeri girince hemen ziyaret edebileceğinizi zannediyorsunuz ama öyle değil.
Burada oturup beklemek gerek. Beklerken her gruba kendi dilinde sohbet yapılıyor. Mescit adabı ve önümüzde kimlerin makamları bulunduğu anlatılıyor. Önümüzdeki son kapı açıldığında artık edeb kimsenin umurunda değil.Herkes özlemle, cennete koşar bir telaşla, ağlayarak, şükrederek içeri koşuyorlar.
İşte nihayet, perdelerin arkasındaki Efendimiz(s.a.v.)’in makamına yaklaşmış ve ravzasına ulaşmış bulunuyoruz. İki rekât şükür namazı kılacağız ama Ravza’nın hanımlara ayrılan kısmı çoktan uzun uzun namaz kılan, uzun uzun dua eden ve ayrılmak istemeyenler tarafından doldurulmuş.
Ayağımı koyabileceğim kadar bir yer bulduğumda kendimi çok şanslı hissediyorum ve hemen namaza niyet ediyorum. Birinin sırtına secde etmek, yere secde ettiğinde başına basılması hiç kimseyi rahatsız etmiyor. Onun ayağının dibinde ya…
O arada bakıyorum ki kızlarım rahat bir yer bulmuşlar kendilerine. Ayşe yanımda ama kimse çocuğa dikkat etmiyor. O arada görevliyle göz göze geliyoruz ve bana beklemem için işaret ediyor. Bekliyorum. Hemen önündeki kadın kalkınca oraya kimseyi almıyor ve bizi çağırıyor. İnsanların başına basmamak için gayret ederek geçiyoruz öne.
İki rekât namaz kılınca sekiz yaşındaki yavrum iki rekât daha kılmak isteyince görevli de ben de duygulanıyoruz. Dua etmekten çok şükür dökülüyor dillerimizden. Yanımızda bir çocuk olmasının rahmeti bu…
Medine’de Cennetülbaki’yi ziyaret etmek mümkün değil. Efendimiz (s.a.v.)’in mübarek zevcelerinin ve ashabının kabirlerinin bulunduğu bu mezarlıkta isimler yok. Sadece toprakları kabartılmış ve başlarına taşlar konulmuş mezarların. Tıpkı Efendimiz (s.a.v.)’in arzu ettikleri gibi çok sade. Hangi kabirin kime ait olduğu kitaplarda yazılı.
Erkekler haftanın bir günü ziyaret edebilirken kadınlara tamamen yasak. Önce bu uygulamaya kızsam da Cennetülbakinin kapısına yaklaşıp orada ağlayıp bağıran, demirlere tırmanıp başı açılan, üstünü başını yırtan, polisin dahi demirlerden ayıramadığı kadınları görünce hak veriyorum.
Kabir ziyareti için içine girmek gerekmez. Uzaktan da olur ziyaretler. Manevi âlemin yolcuları her zaman bağlantı kurarlar Efendimiz (s.a.v.) ve ashabı ile…
Otelde açık büfe yemekler var ama kızlarım iftar ve sahurda Efendimizin yakınında olmak istiyorlar. Her Müslüman getirdikleri yiyecek ve içecekleri paylaşıyorlar. Kimi kahve, kimi zemzem, kimi hurma, kimi ekmek getirmiş. Bir müddet sonra biz de kendimizi paylaşacak bir şey götürürken buluyoruz. Ben hayatımda bundan daha lezzetli bir iftar sofrasında bulunmadım. Tıpkı Efendimiz (s.a.v.)’in ashabıyla paylaştığı ve hiç bitmeyen, lezzetine doyulmayan yemekler gibi…
Medine’de bol bol çarşıya gitme imkânı da var. Aman sakın çarşıya gitmeyin diyenler de var ama biz Efendimiz (s.a.v.)’in Mekke- Medine esnafının desteklenmesi ile ilgili tavsiyelerine kulak vermeyi tercih ediyoruz.
Sayılı gün çabuk geçer. Bizim de buradaki günlerimiz bitip şehirlerin anası Mekke’ye yola çıktığımızda Peygamber Şehrinden ayrılmanın hüznü ve Harem-i Şerif’in özlemi içindeyiz. Bir an önce umre vazifemizi yapmak niyetindeyiz.
Yolda Zülhuleyfe (Abar-ı Ali)’de durup ihrama giriyoruz. Biz kadınlar sadece niyet edip telbiye getiriyoruz. Mekke’ye girer girmez tavaf, say, ihramdan çıkış, şükür namazı, günahlarımıza tevbe ile geçen saatlerden sonra sahur vaktinin geldiğini anlıyoruz.
Medine’ye önce giden hacıların Medine çok ferahtı, çok iyiydi, Mekke öyle değil demelerini şu anda anlıyorum. Elbette Medine’de nafile ibadet, gezme ve ziyaretten başka bir iş yok. Mekke’de ise yapılacak vazifeler var. Kalabalık, sıcak, yorucu… Elhamdülillah bir sıkıntı olmadan vazifelerimiz yapıyoruz. Bir ara Ayşe ateşleniyor, ilk umrede gündüz sıcakta ve yolculuktan hemen sonra olduğu için fenalık geçiriyor ama fazla bir problem yok.
Mekke’de günler daha da çabuk bitiyor. Ayrılmak istemiyoruz, siyahın en asaletli göründüğü, bizi huzuruna sürekli çağıran Kâbe’den. Bırakmak istemiyoruz Rabbimize yakınlaştıran, bizi bütün kâinatla bütünleştiren tavaflardan, hayatın bitmek tükenmez telaşelerini temsil eden saylerden, sadece vücudumuzu değil ruhumuzu da arındıran zemzemden.
Fakat yine de o otobüse binip arkamıza baka baka Cidde’ye doğru yola çıkmak zorundayız.
Gezgin Gülsüm Sezen
27.06.2016

ANKARA

Hiç yorum yok:

BEKLEYİŞ

Bekleyiş, bekleyiş, bekleyiş… Kutlu beldelere gitmek için önce kendi içimizde başlar bekleyiş. İmkânların hazır olmasından ziyade manevi bir...