3 Mayıs 2016 Salı

KUDÜS YOLCULUĞU MİRAC YOLCULUĞU

Mescidi Aksa 
Kudüs gezisi için yola çıktığımızda, rehberimizin hatırlattığı ilk şey şu oldu: “Kudüs yolculuğu, miraç yolculuğudur.” Bütün gezi de zaten bu hava içinde geçti.
Kudüs yolculuğu aynı zamanda bir cihad yolculuğudur. Bu konuda da Resulullah (s.a.v.) Efendimiz “Kudüs toprakları kıyamete kadar ribat (nöbet bekleme) topraklarıdır,” buyurmuşlar. Sebebini ziyaretimiz sırasında daha iyi anladık.
Bu yolculuk bize manevi dereceler kazandırdı mı Allah bilir. Ancak bu yolculuk bize hem imani hem de ameli ve ahlaki bazı vazifelerimizi yeniden değerlendirme ve anlama imkânı kazandırdı.
Otelimize yerleşip gece istirahat ettikten sonra gece kalkıp sabah namazına bir saat kala ilk ezanla beraber Mescid-i Aksa’ya vardık. İlk ezan teheccüd için, ikincisi sabah namazı için. Akşam hemen gelmek istemiştik ama geceleri kapalıymış. Bunu öğrenince çok üzülmüştük.
Namaz çıkışı gördüğümüz manzara bizi ağlattı. Filistinli kardeşlerimiz sırf cemaat kalabalık olsun diye şehrin en uzak yerlerinden dahi sabah namazına geliyorlar. Bazı kardeşlerimiz Aksa nöbeti tutuyor. Her namazın arkasından ilim halkaları dolup taşıyor. Kısa süre önce Kudüs müftüsü tutuklanmış bu yüzden.
Mescid-i Aksa, Kudüs’ün doğusunda surlarla çevrili eski şehrin güney doğu köşesinin en uzak noktasına kadar uzanan, surla çevrili bölge içerisindeki alanın tamamıdır. Bu alanın yüzölçümü yaklaşık 144 dönüm ve Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve sayısı iki yüze ulaşan birçok esere ev sahipliği ediyor.
Mescid-i Aksa "Morya Tepesi" denilen küçük bir tepe ve üzerine inşa edilmiş. Kubbetüs-Sahra'nın üzerine kurulduğu ve Efendimiz (s.a.v.)’in üzerinde durarak miraca çıktığı kaya “Hacer-i Muallaka” bu tepenin en yüksek noktası olarak kabul edilir.

Kudüs, Allah’ın hakkında ayet nazil buyurduğu mübarek belde… “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”(İsra-1)
Mescidi Aksa, Kâbe’den sonra yeryüzünde inşa edilmiş ikinci mescit… “Yeryüzünde üç mescit için yolculuğa çıkın” buyurmuşlar Sevgili Peygamberimiz! Bunlardan ikisi Harameyn-i Şerifeyn olarak bildiğimiz, Kâbe-i Muazzama ve Mescid-i Nebevidir. Üçüncü mescit ise Kudüs şehrindeki Mescid-i Aksa’dır. (Buhari, Mescid,1/6; Savm 67)
İslam’ın ilk kıblesi, Hz. Peygamber (s.a.v.)’in gece yürüyüşü (İsra) ile gittiği ve oradan Mirac’a yükseldiği Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs, mübarek bir beldedir. Resulullah (s.a.v.) Kudüs’e özel bir önem vermiş, “Beytü'l-Makdis’e gidin, oraya gidemezseniz, hiç değilse o mescide bir hediye gönderin" buyurmuştur.
Mescidi aksanın altını kazıyorlar. amaç yıkılmasını sağlamak.
Dolayısıyla bu gezi kuru kuruya bir gezi değil, bir vefa ziyareti, bir sıla-i rahim oldu. Atamız Hz. İbrahim’e ve yeryüzünde tevhidin temsilcisi evlatlarına ziyaret, Resulullah (s.a.v.)’in miraca yükseldiği mekânı görme, miracı anlamaya çalışma, şu an esaret altında olan, mümin kardeşlerimize destek ziyareti oldu.
Kudüs şehri iki gün gezmekle bitmedi. Büyük bir heyecanla, yemek bile yemeden, çarşı Pazar görmeden yapılan bu gezi, Kudüs’ü tam olarak tanımaya yetmedi. Daha çok kalmalıydı orada. Tekrar tekrar gitmeli hem de…
Kudüs yolculuğu esnasında, birçok gerçekleri müşahede imkânı bulmuş olduk. Miracın sadece namaz değil, aynı zamanda ruhen, manen, ahlaken bir yükseliş olduğunu anladık bu gezide.
Orada, Hacer-i Muallaka’nın yanında namaz kılarken ve dua ederken düşündük; “Miraç, niye Kudüs’ten gerçekleşmiş?” Çünkü birçok peygamber, aynı şekilde buradan miraca yükselmiş. Muhakkak bu toprakları Allah mübarek kıldığı için.
Fatiha suresindeki “ğayri’l-mağdubi aleyhim” ifadesini, niçin her gün kırk defa okuduğumuzu daha iyi anladık. Efendimiz(s.a.v.)’in bize bildirdiğine göre bu ifadede kastedilen grup Yahudiler ve onlar gibi davrananlardır. Bakara Suresinin nerede ise tamamı Yahudilerin niçin gazaba uğradıklarını açıklar.
Kudüs’te yaşananları yerinde gördükten sonra ayne’l-yakin bu gerçeği anlamış olduk. Ancak İslam ümmetinin de gazaba uğrama tehlikesi altında olduğunu daha iyi anladık. Mesela, “Bananecilik” İsrailoğulları’nın gazaba uğramasına sebep olan bir hastalık idi. Şu an biz bu duruma düşmüşüz. Gözümüzün önündeki zulme sessiz kalabiliyoruz.
Yine bu kavmin niye gazaba uğradığını gösteren bir şey de onların bir zamanlar kendilerine zulmeden Firavun’dan daha ileri gitmiş olmalarıdır. Yani mazlum rolünde değillerse zalim rolündeler. Bu da sonlarının yakın olduğunu gösteriyor. Aslında kendileri de bunun farkındalar ve bu yüzden aşırı hırçın davranıyorlar. 
Bugün bizler kendi küçük dünyalarımızda yaşarken, genellikle etrafımızda olup bitenlerle ilgilenmiyor ya da olanları modern dünyanın bize dayattığı bir gözle anlıyoruz. Filistinli kardeşlerimizi bir an bile unutmamamız gerekirken, unutmuş, onları kendi hallerine bırakmışız. Bu yüzden başbakanın bir sözü dahi onların yüreklerinin ısınmasına, geleceğe umutla bakmalarına sebep olmuş.
Bizim sadece onları ziyaretimiz bile büyük bir sevinç kaynağı oluyor. Türkiye bizim arkamızda fikrini ediniyorlar. Kudüs sokaklarında dolaşırken birçok Filistinli kardeşimiz elimizi sıkıp ziyaretimiz için teşekkür ettiler.
Bunun yanı sıra ziyaretlerimiz Yahudiler için korku vesilesi… Zaman zaman Mescid-i Aksa’ya girişleri kısıtlıyor, ziyaretçi gruplarına hırçın davranıyorlar. Hz. İbrahim Efendimiz’in Medinesi sayılan Elhalil şehrinde, ziyaretten dönerken grubumuz dar bir sokakta silahlı İsrail askerleri tarafından sıkıştırıldı.


Şunu iyi anlamalı ki, Kudüs’ü ziyaret eden fiilen cihad etmiş gibidir. Mescid-i Aksa’da namaz kılan Miracı daha iyi anlayabilir.

Biz bu geziden dönerken karar verdik ki, bundan sonra Efendimiz (s.a.v.)in tavsiyesine uyarak, Kudüs’ü tekrar tekrar ziyaret edelim ya da hediyelerimizi, maddi imkânımız yoksa da dualarımızı gönderelim. Kudüsü ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmernin önemini kardeşlerimizle paylaşalım ki, bu mübarek beldelerimiz bu garibanlıktan, bu zulümden bir an önce kurtulsun.


Ocak 2010

Hiç yorum yok:

BEKLEYİŞ

Bekleyiş, bekleyiş, bekleyiş… Kutlu beldelere gitmek için önce kendi içimizde başlar bekleyiş. İmkânların hazır olmasından ziyade manevi bir...