Mescidi Aksa |
Kudüs gezisi için yola çıktığımızda,
rehberimizin hatırlattığı ilk şey şu oldu: “Kudüs yolculuğu, miraç
yolculuğudur.” Bütün gezi de zaten bu hava içinde geçti.
Kudüs yolculuğu aynı zamanda bir
cihad yolculuğudur. Bu konuda da Resulullah (s.a.v.) Efendimiz “Kudüs
toprakları kıyamete kadar ribat (nöbet bekleme) topraklarıdır,” buyurmuşlar. Sebebini
ziyaretimiz sırasında daha iyi anladık.
Bu yolculuk bize manevi dereceler
kazandırdı mı Allah bilir. Ancak bu yolculuk bize hem imani hem de ameli ve
ahlaki bazı vazifelerimizi yeniden değerlendirme ve anlama imkânı kazandırdı.
Otelimize yerleşip gece istirahat
ettikten sonra gece kalkıp sabah namazına bir saat kala ilk ezanla beraber
Mescid-i Aksa’ya vardık. İlk ezan teheccüd için, ikincisi sabah namazı için. Akşam
hemen gelmek istemiştik ama geceleri kapalıymış. Bunu öğrenince çok üzülmüştük.
Namaz çıkışı gördüğümüz manzara
bizi ağlattı. Filistinli kardeşlerimiz sırf cemaat kalabalık olsun diye şehrin
en uzak yerlerinden dahi sabah namazına geliyorlar. Bazı kardeşlerimiz Aksa nöbeti
tutuyor. Her namazın arkasından ilim halkaları dolup taşıyor. Kısa süre önce
Kudüs müftüsü tutuklanmış bu yüzden.
Mescid-i
Aksa, Kudüs’ün doğusunda surlarla çevrili eski şehrin güney doğu köşesinin en
uzak noktasına kadar uzanan, surla çevrili bölge içerisindeki alanın tamamıdır.
Bu alanın yüzölçümü yaklaşık 144 dönüm ve Kubbet-üs-Sahra, Kıble Mescidi ve
sayısı iki yüze ulaşan birçok esere ev sahipliği ediyor.
Mescid-i
Aksa "Morya Tepesi" denilen küçük bir tepe ve üzerine inşa edilmiş. Kubbetüs-Sahra'nın üzerine kurulduğu ve Efendimiz (s.a.v.)’in
üzerinde durarak miraca çıktığı kaya “Hacer-i Muallaka” bu tepenin en yüksek
noktası olarak kabul edilir.
Kudüs, Allah’ın hakkında ayet nazil
buyurduğu mübarek belde… “Kendisine ayetlerimizden bir kısmını
gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Haram’dan, çevresini
mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz
O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”(İsra-1)
Mescidi Aksa, Kâbe’den sonra
yeryüzünde inşa edilmiş ikinci mescit… “Yeryüzünde
üç mescit için yolculuğa çıkın” buyurmuşlar Sevgili Peygamberimiz!
Bunlardan ikisi Harameyn-i Şerifeyn olarak bildiğimiz, Kâbe-i Muazzama ve
Mescid-i Nebevidir. Üçüncü mescit ise Kudüs şehrindeki Mescid-i
Aksa’dır. (Buhari, Mescid,1/6; Savm 67)
İslam’ın ilk kıblesi, Hz. Peygamber
(s.a.v.)’in gece yürüyüşü (İsra) ile gittiği ve oradan Mirac’a yükseldiği
Mescid-i Aksa’nın bulunduğu Kudüs, mübarek bir beldedir. Resulullah (s.a.v.)
Kudüs’e özel bir önem vermiş, “Beytü'l-Makdis’e gidin, oraya gidemezseniz, hiç değilse o mescide bir
hediye gönderin" buyurmuştur.
Mescidi aksanın altını kazıyorlar. amaç yıkılmasını sağlamak. |
Dolayısıyla bu gezi kuru kuruya bir gezi
değil, bir vefa ziyareti, bir sıla-i rahim oldu. Atamız Hz. İbrahim’e ve
yeryüzünde tevhidin temsilcisi evlatlarına ziyaret, Resulullah (s.a.v.)’in
miraca yükseldiği mekânı görme, miracı anlamaya çalışma, şu an esaret altında
olan, mümin kardeşlerimize destek ziyareti oldu.
Kudüs şehri iki gün gezmekle
bitmedi. Büyük bir heyecanla, yemek bile yemeden, çarşı Pazar görmeden yapılan
bu gezi, Kudüs’ü tam olarak tanımaya yetmedi. Daha çok kalmalıydı orada. Tekrar
tekrar gitmeli hem de…
Kudüs yolculuğu esnasında, birçok
gerçekleri müşahede imkânı bulmuş olduk. Miracın sadece namaz değil, aynı
zamanda ruhen, manen, ahlaken bir yükseliş olduğunu anladık bu gezide.
Orada, Hacer-i Muallaka’nın yanında
namaz kılarken ve dua ederken düşündük; “Miraç, niye Kudüs’ten gerçekleşmiş?” Çünkü
birçok peygamber, aynı şekilde buradan miraca yükselmiş. Muhakkak bu toprakları
Allah mübarek kıldığı için.
Fatiha suresindeki “ğayri’l-mağdubi
aleyhim” ifadesini, niçin her gün kırk defa okuduğumuzu daha iyi anladık. Efendimiz(s.a.v.)’in
bize bildirdiğine göre bu ifadede kastedilen grup Yahudiler ve onlar gibi
davrananlardır. Bakara Suresinin nerede ise tamamı Yahudilerin niçin gazaba
uğradıklarını açıklar.
Kudüs’te yaşananları yerinde
gördükten sonra ayne’l-yakin bu gerçeği anlamış olduk. Ancak İslam ümmetinin de
gazaba uğrama tehlikesi altında olduğunu daha iyi anladık. Mesela, “Bananecilik”
İsrailoğulları’nın gazaba uğramasına sebep olan bir hastalık idi. Şu an biz bu
duruma düşmüşüz. Gözümüzün önündeki zulme sessiz kalabiliyoruz.
Yine bu kavmin niye gazaba
uğradığını gösteren bir şey de onların bir zamanlar kendilerine zulmeden
Firavun’dan daha ileri gitmiş olmalarıdır. Yani mazlum rolünde değillerse zalim
rolündeler. Bu da sonlarının yakın olduğunu gösteriyor. Aslında kendileri de
bunun farkındalar ve bu yüzden aşırı hırçın davranıyorlar.
Bugün bizler kendi küçük
dünyalarımızda yaşarken, genellikle etrafımızda olup bitenlerle ilgilenmiyor ya
da olanları modern dünyanın bize dayattığı bir gözle anlıyoruz. Filistinli
kardeşlerimizi bir an bile unutmamamız gerekirken, unutmuş, onları kendi
hallerine bırakmışız. Bu yüzden başbakanın bir sözü dahi onların yüreklerinin
ısınmasına, geleceğe umutla bakmalarına sebep olmuş.
Bizim sadece onları ziyaretimiz
bile büyük bir sevinç kaynağı oluyor. Türkiye bizim arkamızda fikrini
ediniyorlar. Kudüs sokaklarında dolaşırken birçok Filistinli kardeşimiz elimizi
sıkıp ziyaretimiz için teşekkür ettiler.
Bunun yanı sıra ziyaretlerimiz
Yahudiler için korku vesilesi… Zaman zaman Mescid-i Aksa’ya girişleri
kısıtlıyor, ziyaretçi gruplarına hırçın davranıyorlar. Hz. İbrahim Efendimiz’in
Medinesi sayılan Elhalil şehrinde, ziyaretten dönerken grubumuz dar bir sokakta
silahlı İsrail askerleri tarafından sıkıştırıldı.
Şunu iyi anlamalı ki, Kudüs’ü ziyaret
eden fiilen cihad etmiş gibidir. Mescid-i Aksa’da namaz kılan Miracı daha iyi
anlayabilir.
Biz bu geziden dönerken karar
verdik ki, bundan sonra Efendimiz (s.a.v.)in tavsiyesine uyarak, Kudüs’ü tekrar
tekrar ziyaret edelim ya da hediyelerimizi, maddi imkânımız yoksa da dualarımızı
gönderelim. Kudüsü ve Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmernin önemini kardeşlerimizle
paylaşalım ki, bu mübarek beldelerimiz bu garibanlıktan, bu zulümden bir an
önce kurtulsun.
Ocak 2010
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder