14 Ocak 2018 Pazar

BÜYÜK BRİTANYA GEZİSİ -II

29 Aralık 2017 – 1 Ocak 2018 Birmingham’da Hadis dersleri

Birmingham-ı Şerif
Birmingham bir Pakistan şehri neredeyse… Dört gün boyunca dört İngiliz’le karşılaştım mı acaba? Burada Müslümanlar çok olduğu, camileri çok ve insanları da ilme meraklı olduğu için oradaki müslümanlar tarafındanŞerif lakabı verilmiş.
Burada helal market, yemek sıkıntısı çekmiyoruz. Hatta alışveriş merkezlerindeki mağazalar bile çoğunlukla Müslümanlarındı. Mimarisi boğaya benzetilerek yapılan Bullring adındaki alışveriş merkezinin her gezi sitesinde reklamı vardı. Gittik ama vakit kaybetmeye değmezmiş.
Cadburry çikolata fabrikasının müzesi daha gezmeye değer bence. Burası bana Çarli’nin Çikolata Fabrikası kitabını hatırlatıyor. Bir kilogramlık koca bir çikolata alıp kendimizi mutlu ediyoruz.
Şehirde mahalleler, kilise (şimdi çoğu camii olmuş), okul, spor kompleksi, park, market ve mağazaların, bulunduğu bir meydanın etrafına dizilmiş sokaklardan oluşuyor. Sokak boyunca birbirine yapışık, aynı şekle sahip evler bazen iki bazen üç katlı sıralanmış. 
Sanayi devriminden sonra yapıldığı belli olan 4-5 katlı olanları da var. Bu evlerin içi de birbirinin aynı. Her evin mutfağında arka bahçeye açılan bir kapı var. Her bahçenin arasına yüksek duvarlar örüldüğü için kimse kimseyi görmeden rahatça bahçesinde hareket edebiliyor. Mahremiyete uygun.
Bu mimari şeklinin İngiltere’ye sömürdüğü ülkelerden geldiğini belirtelim. Zaten Birmingham, sanayi devriminin ortaya çıkardığı şehirlerden biri… Kalemle çizilmiş gibi değil ama düzenli bir şehir. Çok tenha...
Yalnız çok eskimiş, bakımsız ve kirli. Yollar çok dar ve delik deşik. Bir otobüs tek şeride sığamıyor. Bu durum zor olan soldan trafik düzenini daha da zor hale getiriyor. Yenilemek için bir girişim varmış gibi de görünmüyor. Banliyöler neyse de şehrin merkezi de aynı.

Bu arada her Avrupa şehrinde ve İngiltere’nin birçok şehrinde görmeye alışık olduğumuz büyük merkezi bir katedral bu şehirde yok. Hatta büyük kilise bile yok.
Akşam saat 4’te güneş batıyor ve 6’da her yer kapanıyor. İngiltere’nin geneli böyleymiş. Bir de gezi siteleri Birmingham’ı uyumayan şehir diye reklam ediyor. En uyumayan alkollü içki satıcıları dahi 10’da kapatıyormuş. 

Dostlarla buluşmak da nasip oluyor Birmingham'da Dünya İslam Sağlık Birliği İngiltere Temsilcisi Dr. Babikir İsmail Londra'dan ziyaretimize geliyor. Ders sonrası buluşuyoruz. Yanında 16 yaşındaki oğlu Muhammet'de var. Bizi bir Lübnan lokantasına götürüyor. Yemekler gerçekten güzeldi ve içki satmıyordu. 



Esas Birmingham’ın camileri görülmeye değer.  Her mahallede okulun yanında bir mescit var zaten. Bu bahsettiğim büyük camiler. Üç tanesi 3000 ile 4000 kişilikmiş. Bizim dersler Gamkhol Sherif Merkez camiinde.
Camiinin yanı başında beş katlı büyük bir eğitim merkezi ve çocuklar için İslamic Collage mevcut. Kadın eğitim merkezi de yeni açılmış. Medrese eğitimi veriliyor. Vakti az olanlar için kısa müddet devam eden dersler okutuluyor. Akaid, Fıkıh, Hadis, Kur’an-ı Kerim ve Arapça…
2017’den 2018’e kadar şemaili Şerif okuduk.
Öğrencilik yıllarımızda derslerinde hayalini kurduğumuz hadis rıhlesi (yolculuğu) günümüzde hayatta iken nasip oldu. Hem de doğuya doru değil batıya doğru giderek. Hala rüya görmüş gibiyim.
Rıhle hadis öğrencilerinin bir hadisi ravisinden almak için uzak şehirlere ya da ülkelere yolculuk yapmasıdır. Adını bildiğimiz, Buhari , Müslim, Tirmizi, Ebu Hanife, Şafii gibi bütün büyük imamlar rıhle yapmışlardır.

Şemail ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dış görünüşünü, giyim tarzını, yeme alışkanlıklarını, kişiliğini, ahlakını, aile hayatını, insanlarla iletişimini ve en son vefatını anlatan eserlere deniliyor.
Bizim ravimiz Hafız-ı Kütüb-i Sitte, Şamlı büyük âlim Şeyh Muhammed Ebu’l-Hüda el-Yakubi, bu geleneği devam ettirmek çabasında. Kendisi bir koldan İmam Buhari Hazretlerine, bir başka koldan İmam Nevevi Hazretlerine ve İmam Tirmizi hazretlerine kadar uzanan bir ravi zincirine sahip… Rahmet hadisinin ravi zincirinin de son halkası.Bu arada her Avrupa şehrinde ve İngiltere’nin birçok şehrinde görmeye alışık olduğumuz büyük merkezi bir katedral bu şehirde yok. Hatta büyük kilise bile yok.
Her Hadis âliminin bir Şemail-i Şerif tasnif etmesi geleneğine uyarak kendisinin tasnif ettiği kitabını ilk defa kendi ağzından dinleyip aldık. Bizde genel olarak Tirmizi Hazretlerinin Şemail’i tanınmış ve medreselerde okutulmuştur.
3000 kişi civarında müthiş bir cemaatle beraber kitabımızın üzerine notlarımızı alarak Şemail-i Şerif kitabımızı okuyup bitirdik. Öyle vaaz dinlemeye gelmiş gibi değillerdi. Hadis kitapları önlerinde ve not alarak takip ediyorlardı. Genç yaşlı, kadın ve dünyanın farklı yerlerinden toplanmış bir cemaat.
Cami vakfı bu kadar insana yönelik başarılı bir organizasyon yapmıştı. Biz yurtdışından gelen misafirlere öğlen yemeği ayarlanmıştı. Bize international misafirler diyorlardı. Türkiye’den, İtalya’dan, İspanya’dan Fransa’dan, Endonezya’dan ve bir çok yerden… O kadar bizden bir organizasyon ki, misafir olmak garip geldi. Cemaate sürekli su ikram ediliyordu bahçede yiyecek kermesi de vardı. Çay kahve…

Her güzel şey gibi dersler bitti. Bu güzel şehirden ve tanışıp kaynaştığımız bu güzel insanlardan ayrılma vakti geldi. Hüzünlenerek ve yüreğimizin bir kısmını orada bırakarak yola koyulduk yeniden.

Hiç yorum yok:

BEKLEYİŞ

Bekleyiş, bekleyiş, bekleyiş… Kutlu beldelere gitmek için önce kendi içimizde başlar bekleyiş. İmkânların hazır olmasından ziyade manevi bir...