2017'den 2018'e Edinburgh'dan Londra'ya Neler Gördük?
Her
gezinin bir tavı var. O zamana kadar beklemek gerekir. İngiltere gezisi uzun zamandır beklemedeydi. Fırsat
bu defa hadis dersi şeklinde geldi. Kimin aklına gelirdi ki hadis rivayeti için
Birleşik Krallığa rıhle (yolculuk) yapmak. Hem gezdik hem okuduk böylece…
Geziye hazırlıksız
çıkılmaz elbet.
Hemen
on günlük gezi planımızı oluşturduk. Vize başvurumuzu yaptık. Bunun için
önceden uçuş ve otel rezervasyonlarımızı yapmamız, maddi varlığımızı gözler
önüne sermemiz “size hiç zararımız olmayacak inanın ne olur ülkenizi ziyaret
edelim dememiz gerekti.” Bu iş yaklaşık üç hafta sürdü.
Çok
gezerim ama hayatımda ilk defa bütün ayrıntıları ve organizasyonu ile bir geziyi
baştan sona yönettim. Hem de ben, eşim ve kızımdan oluşan üç kişilik zorlu grubumuz
için. İşsiz kalırsam tur rehberi olabilirim artık.
Uçak
biletlerinin ve hadis derslerinin uygunluğuna göre İskoçya’nın başkenti
Edinburgh’u ilk sıraya koyduk, ardından Birmingham ve sonra Londra…
Planlar
her zaman işlemeyebilir ama plan yoksa hiçbir şey işlemez. Hiç planda olmayan
aksilikler de, güzellikler de oldu. Neticede güzel bir gezi, maddi manevi
doyurucu unutulmaz bir seyahat tecrübesi yaşadık.
En
konforlu seyahat şekli:
Uzak
bir ülkede seyahatiniz uzunsa ve bizim gibi çok şehir görmek isterseniz araba
kiralamak en ucuz ve en hızlı yöntem. Çünkü otobüs tren ve şehir içinde toplu
taşıma vakit kaybettirir. Ayrıca valizlerinizi bagaja atıp istediğiniz kadar
dolaşabilirsiniz. Hatta yiyeceğiniz yanınızda ise bir benzinlikten çay ya da
kahvenizi aldınız mı yol keyfine devam. Artık akıllı telefonlar yolu da
gösteriyor.
26
Aralık 2017 Ankara’dan Edinburgh’a hareket ve 27 Aralık 2017 Edinburgh gezisi.
15.30’da güneş battığı için otele akşam varmış oluyoruz. Bizden üç saat gerideler ve otele vardığımızda yatma vakti oldu sanıyordum ama daha yediydi. Biraz İngilizce çalışabilecektik böylece…
15.30’da güneş battığı için otele akşam varmış oluyoruz. Bizden üç saat gerideler ve otele vardığımızda yatma vakti oldu sanıyordum ama daha yediydi. Biraz İngilizce çalışabilecektik böylece…
Edinburgh
İskoçya’nın hayal şehri... 430 yıllık başkent… Kışın kısa ve puslu
günlerinde (gün 7 saat), soğuk ikliminde Ortaçağdan kalma kalesi ve günümüze
kadar korunmuş gizemli sokakları (close), adeta yer altına yapılmış her tarafı
kapalı taş evleri ve oralarda yaşayan vampir ve hayalet hikâyeleri ile en çok
etkilendiğim yerlerden birisi oldu.
15. yy Edinburg maketi. Orjinalini gezmiş olduk. |
Oysa Castel Rock (kale şeklinde yüksek kayalıklar) üzerine kurulmuş kale, parlemento binası, kral tacı şeklindeki kulesiyle özel bir mimariye sahip katedral muhteşem yapılardı. Kale ve eski şehir doğal bir hendekle yeni şehirden ayrılıyordu. Girilmesi neredeyse imkansız bir kale.
Şehir
Old Town ve New Town diye ikiye ayrılmıştı ve yeni şehrin en yeni binaları da
1850 lerden kalmış. İngilizlerin sömürgecilikten zengin olduğu yıllar. Biz de o
yıllardan kalma, şatodan dönüştürülmüş bir otelde kalıyoruz.
Eğer
gezide plan çok yer görmek üzerine kurulmuşsa şehir müze gezmek vakit
kaybettirir. Halkın içine dalmak en iyisi… Biz de öyle yapıyoruz. Kalenin yanı
başındaki dört katlı hediyelik eşya mağazası müzeyi aratmıyordu. Yapı kalenin
binalarından biri ve dizaynı müze şeklindeydi.
Burada
meşhur İskoç eteği kiltlerin dokunduğu fabrikayı, kumaş satışını ve bu kumaştan
yapılmış türlü ürünleri gördük. Kilt kumaşı meşhur İngiliz ekose deseninde,
Burbery markasından bildiğimiz hani… Oysa İskoç ürünü. Gayda da onlara has bir
özel çalgı… Filmlerden tanıdığımız İskoç askeri figürleri sokakta gayda çalıp
gösteri yapıyorlar. Arpı görünce Wikinglerin çizgi filmi gözümün önüne
geliveriyor.
Cuma namazı için Edinburg Merkez camiini karşıdan görünce içimiz açıldı. Camiye girince kendimizi evimizde hissettik bir an. Hiç aşina olmadığımız bir yerde camiye girmek cennet bahçesine girmek gibiydi. Caminin bahçesinde restoran da vardı ama acıkınca gelmek üzere, şükredip ayrıldık. Orta boyutta bir camii ve cemaati de vardı.
28
Aralık 2018 sabah güneş doğar doğmaz Birmingham’a hareket.
Glaskov
yoldan geçerken mola verilen bir şehir benim için. İskoçya’nın en büyük şehriymiş. Bir sanayi ve
liman şehri… Modern yapılar karakteristik İskoç yapılarının arasına yerleşmiş.
Buradan aklımda kalacak olan, yeraltına yerleştirilmiş manastırıyla dev bir katedral
ve büyük mezarlıktı. Bina gibi büyük türbeleri olan bir mezarlık…
Glaskov’da
arabayla şehir turu yapıp İngiltere’ye doğru yola koyulduk. Hedefimiz Yorkshire veya Lake District bölgelerinden
birine sapıp bir dinlenme tesisinde oyalanmaktı. Yorkshire’ı Jane Austin romanlarından ve meşhur
Franches HBurnett’in Gizili Bahçe romanından, Lake District’i de dünyaca ünlü ressam
ve ilk resimli çocuk kitapları yazarı Bayan Potter’ın hayatından biliriz. Bu
doğa harikası yerleri yapılaşmaktan kurtaran Bayan Potter’ın evi de müze haline
getirilmiş.
Yoldan
15 mil içerde olduğundan, hava soğuk olduğu için kır gezisi yapamayacağımızdan
arabadan çıkmadan yapılacak bir alternatif tercih ediyoruz.
Planda
olmasa da şehir görmek isteği ağır basıyor yolumuza pek de yakın olmayan
Manchester’a uğruyoruz. Manchester United hatırına gördük bu şehri.
Stadyumun çevresinden de dolandık. Çok büyük değil ama modern bir şehir. Geçen
yaz yaşanan camii kundaklanması olayı da hatırımızdan geçiyor burada.
Futbol
sayesinde meşhur olan Liverpool’u ise gece vakti yani 7-8 gibi görüyoruz. Daha
küçük bir bir Türk restoranında akşam yemeği yiyoruz. Bizim oralardaki vatandaşlarımızın
helal konusunda kafaları karışık olabiliyor. Ama et işi Pakistanlılarda olduğu
için rahatım.
Yolculuk
boyunca buranın âdeti olduğunu anlıyoruz ki, restoranlar ana caddelerde değil,
bunun için ayrılmış bir sokakta oluyor. O sokağı bulunca dünya mutfağı
seçenekleriniz mevcut.
Gülsüm Sezen
13.01.2018
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder