29
Aralık 2017 – 1 Ocak 2018 Birmingham’da Hadis dersleri
Birmingham
bir Pakistan şehri neredeyse… Dört gün boyunca dört İngiliz’le karşılaştım mı
acaba? Burada Müslümanlar çok olduğu, camileri çok ve insanları da ilme meraklı
olduğu için oradaki müslümanlar tarafındanŞerif lakabı verilmiş.
Burada
helal market, yemek sıkıntısı çekmiyoruz. Hatta alışveriş merkezlerindeki
mağazalar bile çoğunlukla Müslümanlarındı. Mimarisi boğaya benzetilerek yapılan
Bullring adındaki alışveriş merkezinin her gezi sitesinde reklamı vardı. Gittik
ama vakit kaybetmeye değmezmiş.
Cadburry
çikolata fabrikasının müzesi daha gezmeye değer bence. Burası bana Çarli’nin
Çikolata Fabrikası kitabını hatırlatıyor. Bir kilogramlık koca bir çikolata alıp
kendimizi mutlu ediyoruz.
Şehirde
mahalleler, kilise (şimdi çoğu camii olmuş), okul, spor kompleksi, park, market
ve mağazaların, bulunduğu bir meydanın etrafına dizilmiş sokaklardan oluşuyor. Sokak
boyunca birbirine yapışık, aynı şekle sahip evler bazen iki bazen üç katlı sıralanmış.
Sanayi devriminden sonra yapıldığı belli olan 4-5 katlı olanları da var. Bu evlerin
içi de birbirinin aynı. Her evin mutfağında arka bahçeye açılan bir kapı var. Her
bahçenin arasına yüksek duvarlar örüldüğü için kimse kimseyi görmeden rahatça
bahçesinde hareket edebiliyor. Mahremiyete uygun.
Bu
mimari şeklinin İngiltere’ye sömürdüğü ülkelerden geldiğini belirtelim. Zaten
Birmingham, sanayi devriminin ortaya çıkardığı şehirlerden biri… Kalemle
çizilmiş gibi değil ama düzenli bir şehir. Çok tenha...
Yalnız
çok eskimiş, bakımsız ve kirli. Yollar çok dar ve delik deşik. Bir otobüs tek
şeride sığamıyor. Bu durum zor olan soldan trafik düzenini daha da zor hale
getiriyor. Yenilemek için bir girişim varmış gibi de görünmüyor. Banliyöler neyse
de şehrin merkezi de aynı.
Bu arada her Avrupa şehrinde ve İngiltere’nin birçok şehrinde görmeye alışık olduğumuz büyük merkezi bir katedral bu şehirde yok. Hatta büyük kilise bile yok.
Bu arada her Avrupa şehrinde ve İngiltere’nin birçok şehrinde görmeye alışık olduğumuz büyük merkezi bir katedral bu şehirde yok. Hatta büyük kilise bile yok.
Akşam
saat 4’te güneş batıyor ve 6’da her yer kapanıyor. İngiltere’nin geneli
böyleymiş. Bir de gezi siteleri Birmingham’ı uyumayan şehir diye reklam ediyor.
En uyumayan alkollü içki satıcıları dahi 10’da kapatıyormuş.
Dostlarla buluşmak da nasip oluyor Birmingham'da Dünya İslam Sağlık Birliği İngiltere Temsilcisi Dr. Babikir İsmail Londra'dan ziyaretimize geliyor. Ders sonrası buluşuyoruz. Yanında 16 yaşındaki oğlu Muhammet'de var. Bizi bir Lübnan lokantasına götürüyor. Yemekler gerçekten güzeldi ve içki satmıyordu.
Esas Birmingham’ın camileri görülmeye değer. Her mahallede okulun yanında bir mescit var zaten. Bu bahsettiğim büyük camiler. Üç tanesi 3000 ile 4000 kişilikmiş. Bizim dersler Gamkhol Sherif Merkez camiinde.
Camiinin
yanı başında beş katlı büyük bir eğitim merkezi ve çocuklar için İslamic
Collage mevcut. Kadın eğitim merkezi de yeni açılmış. Medrese eğitimi
veriliyor. Vakti az olanlar için kısa müddet devam eden dersler okutuluyor.
Akaid, Fıkıh, Hadis, Kur’an-ı Kerim ve Arapça…
2017’den
2018’e kadar şemaili Şerif okuduk.
Öğrencilik
yıllarımızda derslerinde hayalini kurduğumuz hadis rıhlesi (yolculuğu) günümüzde
hayatta iken nasip oldu. Hem de doğuya doru değil batıya doğru giderek. Hala
rüya görmüş gibiyim.
Rıhle
hadis öğrencilerinin bir hadisi ravisinden almak için uzak şehirlere ya da
ülkelere yolculuk yapmasıdır. Adını bildiğimiz, Buhari , Müslim, Tirmizi, Ebu
Hanife, Şafii gibi bütün büyük imamlar rıhle yapmışlardır.
Şemail
ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in dış görünüşünü, giyim tarzını, yeme
alışkanlıklarını, kişiliğini, ahlakını, aile hayatını, insanlarla iletişimini
ve en son vefatını anlatan eserlere deniliyor.
Bizim
ravimiz Hafız-ı Kütüb-i Sitte, Şamlı büyük âlim Şeyh Muhammed Ebu’l-Hüda el-Yakubi,
bu geleneği devam ettirmek çabasında. Kendisi bir koldan İmam Buhari
Hazretlerine, bir başka koldan İmam Nevevi Hazretlerine ve İmam Tirmizi
hazretlerine kadar uzanan bir ravi zincirine sahip… Rahmet hadisinin ravi
zincirinin de son halkası. Bu arada her Avrupa şehrinde ve İngiltere’nin birçok şehrinde görmeye alışık olduğumuz büyük merkezi bir katedral bu şehirde yok. Hatta büyük kilise bile yok.
Her
Hadis âliminin bir Şemail-i Şerif tasnif etmesi geleneğine uyarak kendisinin
tasnif ettiği kitabını ilk defa kendi ağzından dinleyip aldık. Bizde genel
olarak Tirmizi Hazretlerinin Şemail’i tanınmış ve medreselerde okutulmuştur.
3000
kişi civarında müthiş bir cemaatle beraber kitabımızın üzerine notlarımızı
alarak Şemail-i Şerif kitabımızı okuyup bitirdik. Öyle vaaz dinlemeye gelmiş
gibi değillerdi. Hadis kitapları önlerinde ve not alarak takip ediyorlardı.
Genç yaşlı, kadın ve dünyanın farklı yerlerinden toplanmış bir cemaat.
Cami
vakfı bu kadar insana yönelik başarılı bir organizasyon yapmıştı. Biz
yurtdışından gelen misafirlere öğlen yemeği ayarlanmıştı. Bize international
misafirler diyorlardı. Türkiye’den, İtalya’dan, İspanya’dan Fransa’dan,
Endonezya’dan ve bir çok yerden… O kadar bizden bir organizasyon ki, misafir
olmak garip geldi. Cemaate sürekli su ikram ediliyordu bahçede yiyecek kermesi
de vardı. Çay kahve…
Her
güzel şey gibi dersler bitti. Bu güzel şehirden ve tanışıp kaynaştığımız bu güzel
insanlardan ayrılma vakti geldi. Hüzünlenerek ve yüreğimizin bir kısmını orada
bırakarak yola koyulduk yeniden.