16 Ekim 2017 Pazartesi

RAOMANYA'NIN GİZEMLİ ŞATOLARI


Romanya hakkında benim gibi bir fikriniz olmayabilir. Belki Çavuşevsku olayını hatırlarsınız bazılarınız.

Ama gittim gezdim gördüm ve öğrendim ki;
Romanya Fatih Sultan Mehmet Han Hazretlerinin aldığı ve özerklik verdiği kendisinin atadığı voyvodaların yönettiği 500 yıl Osmanlı'ya bağlı kalmış Eflak ve Boğdan ülkesi,
Romanya meşhur Drakula namı diğer kazıklı Voyvoda Vlat Tepes'in ülkesi. Kendisi Osmanlı'ya bağlılığı ve hırsızları isyanları sert bir şekilde bastırdığı için kan içici diye adlandırılmış. Kendisini Osmanlı kıyafetiyle görüyorsunuz.


Romanya 1965 te komünist rejimi getirip zulmü ile tanınan milletinden çalarak biriktirdiği hazine ile yakalanıp kurşuna dizilen Çavuşevskunun ülkesi. Protesto için toplanan insanlardan 1500 kişiyi bir meydanda öldürmüş. Romanya'nın 15 temmuzu.
Romanya ırk olarak bize çok benzeyen sıcakkanlı insanların, çingenelerin muhteşem bir doğanın ülkesi.
Neler gördük?
Bükreş'te Çavuşevsku'nun yaptırdığı dünyanın en büyük parlemento binasını, Osmanlı döneminden kalma bir hanı, 17. Yy tezhip desenleriyle süslenmiş bir kiliseyi geniş yollarını ve meydanlarını, yaşadığı her dönemi yansıtan mimari çeşitliliğini.


Transilvanya dağlarının muhteşem doğasını, Sinai'de 19. Yy da kral 1. Ferdinandın 34 yılda inşa ettiği Avrupa'da ilk defa elektrik ve kalorifer tesisatının kullanıldığı her kültürü barındırmaya çalıştığı gösterişli peles şatosunu.
Bran'da 15. Yydan kalma meşhur Drakula' nın gizemli şatosunu, Braşovda tarihi yapısını korumuş tipik bir Avrupa mimarisini gördük.










Yolda gelirken Bulgaristan'da uğrayıverdiğimiz kalesi, muhteşem doğa manzaraları ve eski Türk mimarisiyle Tırnova şehrini gördük.


Neler duyduk?
Romanya 500 yı Osmanlı hakimiyetinde özerk bir prenslik olarak yaşamış.
Avrupa'ya yerleşmek isteyen bazı vatandaşlarımız Rumen kadınlarla sahte evlilik yapıyorlarmış. Fakat mülteci komiserliği vize vermeden önce karı kocayı ayrı ayrı uzun uzun hesaba çekiyorlarmış. İr defasında çiftçi bir adam ve tümen karısı gelmiş. Adam Rumence bilmiyor kadın da Türkçe ve bu şekilde Adana'nın bir köyünde 2 yıl yaşamışlar. Polis soruyormuş: "Peki siz nasıl anlaştınız bunca zaman?" Adam diyor ki, "Ben ineklere bakacaksam mö diyorum, o kuzulara bakacaksa me diyor" (tercümanlık yapan rehberimizin başına gelmiş bir olay)
Rumencede halihazırda kullanılan 1200 Türkçe kelime varmış. Kapı yorgan yastık kahve kahvehane kaymakam vali çay çaycı baş emanet aklımda kalanlar.
Romanya'da ilk alışveriş merkezini Türk işadamları yapmiş. 
Romanya ile Bulgaristan arası sınır Tuna nehri
Romanya nüfusunun önemli bir bölümü çingene imiş bu yüzden romanyalılar kendilerine roman denilince kızıyorlar Rumen denilmesini istiyorlarmış.
Rumenler geyik ve ayı Eti de yiyorlarmış. Ayı avı çok mühim bu memlekette.
Ne yedik?
İşin Aslı Türk lokantasında döner peynirli pizza ve evden götürdüklerinizin yedik. Malum helal sorunu var ve Rumenler et ağırlıklı besleniyor. Ama rahat rahat demleme çay içtik.
Neler yaşadık?
Elbette öğrendiklerimiz karşısında heyecan yaşadık.
Otobüsle hiç uyumadan 24 saat boyunca yolculuk ve gezi yaptık. Önce isyan eden vücudumuz tam duruma alışmıştı ki geri dönmüş olduk.
İki gün boyunca sağnak yağmur altında soğukta gezi yaptıktan sonra dönüşü güneşli havaya denk getirdik. 
Kont drakula ın gizemli şatosununun gizli geçitlerini keşfederken kasım merdivenlerden kayarak indi. İsteyerek olmadı tabii ama pratik oldu.


Neler aldık?
Ben Rumen kadınların göz nuru elişlerinden kozlarıma çeyiz alırken eşim bulabildiği bütün peynir ve reçel çeşitlerini aldı. Türklerin açtığı alışveriş merkezini ve marketleri gezmeyi ihmal etmedik. Neticede en çok insanla tanışabileceğimiz 
Yerler buralar
Geziyi noktalarken ağzımızda hoş bir tat gönlümüzde sıcaklık dimağımızda yepyeni bilgiler vardı. Çok gezenin çok bileceğini bir kere daha tecrübe ettik böylece.
Ve İstanbul'a girdiğimizde ne kadar gezsem de burdan daha çok beğendiğim bir yer olmadığını hissettim yeniden. Hiç bir şehre böyle bir heyecanla girmediğimi

BEKLEYİŞ

Bekleyiş, bekleyiş, bekleyiş… Kutlu beldelere gitmek için önce kendi içimizde başlar bekleyiş. İmkânların hazır olmasından ziyade manevi bir...